Gözlerinizi kapatın ve zamanın, çölde savrulan kum taneleri gibi geriye akmasına izin verin. Tarih bin beş yüz yıl önceye gitsin, takvim Asr-ı Saadet’i göstersin, gözlerimiz Hane-i Saadet’e çevrilsin. Güzel Peygamberimizin hatıraları, ailesinin dilinden yüreğimize değsin. Bu kitap; dede Abdülmüttalib, baba Abdullah, anne Âmine, sütanne Halime ve sevgili eş Hatice’nin dilinden Hz. Muhammed’i (s.a.v.) anlatıyor. Saatler geriye dönüyor, tarih yeniden canlanıyor ve... “Ailesi O’nu (s.a.v.) Anlatıyor”
“Dedesi olmakla iftihar ettiğim, doğumuyla dünyamın aydınlandığı biricik torunum. Sevmelere doyamadığım, gözünde cenneti gördüğüm…” Seksen yaşlarında, torununu anlatan bir dede…
“Ben Abdullah. Atası İsmail gibi kurbanlık seçilen Abdullah. Yetimi Muhammed’in yıllar sonra ‘İki kurbanlığın oğlu’ diye anılmasını kader bilip yaşayan Abdullah...” Hiç görmediği evladına hayali mektuplar yazan bir baba...
“O gece evimin içinin nurla dolduğunu, güneşin âdeta içeri doğduğunu fark ettim. O güne kadar duymadığım bir koku yayılıyordu teninden.” Yetim çocuğunu anlatan bir anne…
“İki yaşındaydı ama yaşıtlarından başkaydı. O’nu gören herkes hayretini dile getiriyor ben ise nazar değmesinden endişe ediyordum.” Süt yavrusunu anlatan bir sütanne…
“Ruhum beden kafesinden ayrılırken O’nunla yaşadığımız tüm hatıralar birer birer gözümün önünden geçti. İlk tanışıklığımız, evliliğimiz, birer birer açan cennet çiçeklerimiz, yavrularımız, Mekke’nin soğuk gecelerinde birbirimizin kulağına fısıldadığımız hayallerimiz, dualarımız, karı-koca Rabbimizin önünde ilk secdeye varışımız, el ele şükürlerimiz...” Aşkı, sabrı, fedakârlığı anlatan bir eş…
Gizle